Esas îtibârıyla Batıcı Osmanlı aydınları son derece basit bir metotla reformlara giriştiler. Toplumların bir tekâmül veya değişim süreci vardır. Bu aydınlar bu sosyal vâkıayı hiçe saydılar.
İslâmiyet’in zuhûru müşrikleri son derece rahatsız etti. Onları evvelâ Mekke içerisinde etkisiz hâle getirmeye çalıştılar. Sahâbe-i güzînin bir kısmı Habeşistan’a göç etti. Bir süre sonra da topluca Medine’ye hicret ettiler. Müşrikler onları orada da rahat bırakmayınca Bedir ile başlayan savaşlar birbirini tâkip etti. Sonra yükselen İslâmiyet güneşi kıtaları aydınlatmaya başladı. Her yeni dikilen tevhîd sancağı berâberinde düşman tabakalarının oluşmasına sebep oldu. Kudüs’e yönelik ilk Haçlı Seferleri (1096) nasıl Papa’nın teşviki ile başlamışsa, Selçukluya ve Osmanlıya uygulanan bütün savaşlar da hep aynı zihniyetle olmuştur.